Ölümü tenin geçiyordu bir gece vaktinde
Otuz beş annenin doğum acısını çekiyordu hasret
Doğmamış bir çocuk arafta ağlıyordu, ikimize ait
Kim bilir hangi ellerde dünyaya gelecek..
Tanrıların kendilerine inancı kalmayana dek
İşte öyle ağlamak istediğim
Kutsal bir gece vakti daha bu, sevgilim
Affet...
Affet ki yollara yenilen bendim
O yollar ki en derinlerimde hissettiğim
O yollar ki pürüzlerini kalbime milim milim işlediğim
O yollar ki benim kendime mesafemdir, gidip geldiğim;
Ama asla kendime varamadığım
Ki 'asla' dersem belki bir gün varırım
Umut değil
Adını sen koy...
Ben ailemi istemedim
Ben hayırlısını istemedim
Ben kendimi istemedim
İstemeyeceğim de seni istediğim kadar
Tanrı'yla dargınım doğmayan ve batmayan güneşlerin ufkunda
Sadece bir yıldız kaysın
Ve kafama düşsün isterim
Dolunay ruhumu tekrar aydınlattığında.
Ah ben seni var olmandan kıskandım, bilemezsin
Tanrı'dan kıskandım,
Ne büyük ahmaktım
Bir şiir yazmak istedim ve sonraki iki an arasındaki boşlukta
Kalemim kırıldı
Kapıyı çarptı çıktı yeryüzündeki son eğretileme parçası
Kalakaldım
Beni sende sindiremeden, seni bende eritemeden...
Ölümü tenin geçiyordu bir gece vaktinde
Düşlerim kokundaki sırrı sayıkladılar yine
Uyandım ve aynaya koştum
Gözbebeklerim bana ihanet ettiler
Yine
Ve boşluk dudaklarımdan döküldü tane tane
Boğazımda düğümlenen kalbimin bir parçasıymış
Sonradan anladım...
Martılar hala bağırıyordu
Hala çalıyordu vapur sirenleri
Hala bekliyordu dudaklarını sesimin rıhtımı
Hala bizi düşlüyordu bir çello ile bir piyano
Ve ben bugün ölmüyordum
Tıpkı o gün de ölmediğim gibi
Her gün, an-be-an
Ölmekte olduğum gibi.
Ben ölsem bile
Sen o şarkıyı söylemeden ölme.
Spring - 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.